Firmanızı sürekli olarak büyütmeniz, yeni iş alanları, yeni kollar açmanız, yeni ürünler eklemeniz gerek
“Büyük Patlama” dan bu yana evrendeki her şey ve evrenin kendisi de sürekli bir büyüme içinde; fareler, kediler, sinekler, insanlar, ağaçlar, her şey büyüyor. Teknik olarak büyümeyen firmalar küçülmeseler dahi küçülürler, çünkü diğerleri büyürler.
Şirketler de yaşayan organizmalardır ve birkaç nedenden dolayı sürekli büyüme, kâr ederek büyüme trendinde olmaları gerekir:
İşimizi aşağıda toparladığım şu 14 nedenden dolayı büyütmemiz gerekiyor;
- Büyüdüğünüzde, ölçekleriniz ve satın alma gücünüz artar. Kaynaklarınızı tüm dünyadan temin edebiliyor duruma gelebilirsiniz.
- Her türlü maliyetleriniz azalır.
- Finans imkânlarınız yükselir, halka açılma şansını yakalayıp faizsiz finans kullanırsınız.
- Pazarlama ve kurumsal iletişim bütçeniz artar, marka değeriniz güçlenir ve daha çok büyüme şansı gelir.
- Büyüklerin satış şansı küçüklere göre her zaman fazladır. Yan yana iki restoran görseniz büyük olanına girersiniz. Yan yana iki dönerci görseniz döneri büyük olanı tercih edersiniz.
- ARGE bütçeniz de büyür, farklı ürünler geliştirme şansınız artar.
- Yeni teknolojilere yönelme şansınız yükselir. Eski CRM, ERP sistemlerinizle idare ederken artık yetmez. Değiştirince de otomatikman en son teknolojiye geçersiniz.
- Pazar payınız artar, rakiplerinize karşı pozisyonunuz güçlenir.
- Ne kadar büyürseniz pazara o derece hükmedebilirsiniz.
- İş modellerinin belirli bir ömrü vardır. Hep aynı işi aynı şekilde yaparak ayakta kalabilen modeller oldukça sınırlıdır. Büyümek demek aynı zamanda ürün çeşitlendirmek de demektir. Büyüyerek ana pazarınızı başka pazarlara ve başka ürünlere doğru çeşitlendirirsiniz.
- Yurt dışı pazarlara taşıdığınız bir büyüme, iç piyasa daralmalarında firmanızı güçlü tutar.
- Başka sektörlere dikey büyüme, sektörünüzde oluşabilecek risklerden etkilenmenizi azaltır.
- En iyi personele yeni fırsatlar yaratarak firmada daha uzun kalabilmelerini sağlarsınız.
- Ne kadar büyükseniz teorik olarak çökebilmeniz de o derece zor olur.
Geçen gün önünden geçerken fark ettim. İstanbul Kadıköy Çarşı’daki Ankara pastanesi 1946 yılında kurulmuş, halen orada aynı şekilde iş yapıyor. Bu yer hâlâ aynı kalmasına karşı küçülmüştür, çünkü Kadıköy’ün günlük ağırladığı kişi sayısı 1946’dan bu yana onlarca kez büyümüş, bu civara Ankara Pastanesi’nden kat kat daha büyük pek çok restoran, kafe, pastane yapılmıştır. Ankara Pastanesi iş modelini sadece bulunduğu lokasyona dayandırmıştır. Bir bakarsınız bir gün oraya başka bir bina yapılır, oraları yıkılır, bizimki başka alanlara da kayamadığı için başka bir yerde sıfırdan başlamaya gayret eder, ama tutunur-tutunamaz, ne olur bilmem.
İster Kadıköy’deki Ankara Pastanesi olun, ister Zekeriyaköy’de bir emlak ofisi, ya da sektörünüzde çok iyi konumda bir firma; bir yolunu bulup büyümeniz gerek.
Genelde yaptığımız işi daha iyi yapmaya elbette çalışırız. Ürünlerimizi çeşitlendiririz, tanıtım yaparız, ciromuzu artırırız, yani organik büyürüz. Bu zaten işimizin bir parçası ancak yeterli değil. Sepetin içine farklı bir şeyler daha koymak gerek. Örneğin pastanenizi, emlak ofisinizi başka bir yerde daha açmak, farklı ürünler geliştirmek, sizden küçükleri satın almaya çalışmak gibi.
Profiterolün yaratıcısı Beyoğlu’ndaki İnci Pastanesi, 68 yıl bulunduğu mekânın yıkılıp yeniden yapılmasıyla kapanmış, işletmecisi Musa Ateş, “Mağdur olan halktır. İnci Pastanesi’ni inci yapan halktır. Halkı hiçe mi saydınız? Utansınlar, arlansınlar. Çünkü bu tarihi mirası bana emanet olarak bırakmışlardır. 1944’den beri İnci Pastanesi aynı yerde devam ediyor. 1960 yılında, 12 yaşında buraya geldim. İçeride 24 personel çalışıyordu.” demişti.
Yazarın notu: Musa Bey kusura bakmasın, ben hiç öyle düşünmüyorum. Altın yumurtlayan bir kaz bulup 68 yıl boyunca yumurtasını alacaksınız, ama 68 yıl boyunca dekorasyon dahil hiçbir şey yapmayacaksınız. Siz profiterolünüz ile meşhur oldunuz, Beyoğlu’nda olmanızla değil. Aynı profiterolü daha fazla kitlelere ulaştırmanız gerekiyordu ve bunun için çok zamanınız vardı
İnci Pastanesi iyi tutan bir iş modeline güzel örnektir. Öyle bir tutmuştur ki, aynı mekânda aynı dekorasyonla aynı ürünü 68 yıl boyunca satabilmiştir. Yapılan her türlü operasyonel hataya rağmen.
ABD’de 1980 yılında kurulan her 100 firmaya karşılık 80 şirket kapanmaktayken, bu oran 2000’de 100 yeniye karşılık 85 kapanma, 2009’da 100/125, 2010’da 100/115, 2011’de 100/115 kapanma olarak devam etmiştir. Üretilen mal ve işlem hacmi her yıl artmasına rağmen piyasadaki firma sayısı her yıl azalmaktadır. Bu da bize firmaların sürekli büyüdüğünü, büyüyemeyenlerin ise pazarlarını başkalarına bırakarak çekildiğini göstermektedir.
The post İşinizi Büyütün, yoksa gittikçe küçülür ve yok olursunuz appeared first on Dönüşüm Yönetimi Merkezi – Yönetim Danışmanlığı.